12 Temmuz 2016 Salı

TRİLYE VE GÖLYAZI GEZİSİ


Kısa bayram tatilini değerlendirmece :) Kaan anneannesiyle Didim'e kaçınca biz yine 3'lü olarak düştük yollara. Nereye gitsek diye epey bir düşündük. Gidecegimiz yer yakın olmalıydı, çok kalabalık olmamalıydı , ulaşım gidiş geliş rahat olmalıydı. Yenikapı'dan feribotla Bursa-Mudanya'ya geçip oradan Trilye'ye geçmeyi planladık. İyi de yaptık. Bayramın birinci günü Yenikapı'dan 10:00 feribotuyla yolculugumuz basladı:) IDO ile Bursa-Güzelyalı'ya geçtik, sonrasında Mudanya (minibüsle 10 dak) Mudanya'dan da yine minibüsle Trilye (20 dak) . Trilye Bursa minibüsleri her yarım saatte bir karşılıklı çalışıyor.


Biz merkeze yakın olan Trilye Kaplan Otel'de kaldık. Trilyede sahilde de bir cok otel var , ama bayramda hic bir yerde kalacak yer yoktu , özel günlerde önceden rezervasyon yapmak şart. Odamız temizlendigi için giremedik bari öglen yemegi yiyelim dedik. Otelden sahile dogru inerken solda Trilye Sofrası'na girdik. İçerisi çok tatlı dekore edilmiş, bir anne ve kızın işlettigi bir lokanta. Yemekler sınırlı, biz corba ve mantı söyledik. Açıkçası öyle çok matah degildi yemekler ve gayet de pahalıydı. Mantı 15 TL ve porsiyonu çok küçük, aç olan birinin doyması imkansız.




Otel odamıza eşyalarımızı koyduktan sonra kendimizi sahile attık .. Sahilde gayet üşüten bir esinti vardı. Zaten yerlilerle konustugumuzda Trilye'de yazı anlamazsınız her zaman böyle rüzgar eser dediler . Kısa bir sahil turundan sonra Trilye'nin birbirinden güzel sokakları ve evleri arasından ünlü Çamlı Kahve'ye çıktık. Çamlı Kahve'nin manzarası muhtesem ve inanılmaz bir esinti orada da var. Bir alt sokakta rüzgar yok yukarı cıkınca wuhuuu....





Trilye'nin sokakları o kadar sakin ve güzel ki , sürekli bir sokaktan inip digerinden cıktık. Tarihi bir çok binası var, Taş Mektep, Kemerli Kilise, Fatih Cami.. ama sevgili Anadolu'mun her köşesi gibi hepsi bakımsız ve terkedilmiş. 1923 yılında Kurtuluş Savaşı'ndan sonra köylerini terk etmek zorunda kalan Rumlar 40 yıl sonra ziyarete gelmişler ve Türklere köyümüze evlerimize hiç iyi bakmamışsınız diye sitem etmişler. Gerçekten de haklılar. Bize Trilye'nin tarihini anlatan oranın yerlisi sevgili Hasan Özata abi Rumlar kalmış olsaydı Trilye çok daha güzel bir yer olurdu diyor :)





Sıra akşam yemegine gelmişti artık , hemen kendimizi sahile attık ve kendimizi Hera Otel'in Restaurantında bulduk, bütün balık restaurantları sıra sıra her biri de cok güzel. Balıklarımızı söyledik ama onun öncesinde ısmarladıgımız Cızlama (karides tava) muhtesem ötesiydi :) Allahım ekmegi ban ban suyuna o ne lezzet oyle..


Artık Asya'nın uyku saati gelmişti otelimize gittik. Bir günde tüm Trilye'yi dolastıgımız için ertesi gün bari Gölyazıya da gidelim dedik. Minibüsle Bursaya oradan metroyla Gölyazı otobüslerinin oldugu Küçük Sanayi Sitesi hattına gittik. Gölyazı otobüsleri saat başı kalkıyor . Gölyazının içine orada oturanlar ve otobüs dısında özel arac alınmıyor. Araclarıyla gelenler girişinde inip ya ücretsiz servisleri beklemeli ya da yürümeliler. Mantıklı bir kural olmuş çünkü sokaklar zaten cok dar.

Gölyazı Bursa Uluabat gölü kıyısında şirin bir balıkçı köyü, Karadan taş bir köprüyle baglanan adada yerleşim mevcut


Köyün girişinde ünlü Ağlayan Çınar var Yaklaşık 750 yıllık bir çınar. Ben Çınarı görünce Game Of Thrones'ta Bran'in yasadıgı o agaç geldi aklıma :)



Çay bahçelerinde köylü kadınlar Gözleme yapıyorlar. Asıl işi balıkçılık olan tekne sahipleri gölde tur yaptırıyorlar. Bir Ada çevresi turu var bir de Nilüfer çiçeklerine gidiliyor. Asya'yı güvenli olmaz diye bindirmek istemedik, o yüzden ben tekneye yalnız bindim:) sagolsun bana teknenin sahibinin küçük tatlı oglu da eşlik etti :)Tur fiyatı 20 TL . İstersen 10 kişi bin..




İşte Nilüfer çiçekleri.. Nisan ve Agustos aylarında oluyormuş , bunlar sonları dedi tekne sahibi.


İşte bu da Yücel'in uzaktan çektiği Esen teknede adlı çalışma :)


Kısa bir köy turu yaptıktan sonra Otobüsle tekrar Bursa'nın içine döndük.İskenderimizi yeyip geçeriz diye düşünmüştük. İstanbul'dan cok sevdigim bir arkadasım o sırada Bursa'daydı onunla görüşmek de nasip oldu. Eşi Bursalı ,bizi durun iskender değil de sizi Pideli Köfte yemege götüreyim dedi. İyi de oldu onun da tadına bakmış olduk, gayet güzeldi. Küçük Saray'a gittik biz Kapalı Çarşının içinden geçilip gidiliyor.


Arkadaşım ve eşiyle vedalaşıp yine aynı yoldan Trilye'ye döndük. Trilye'de eski bir mahzen olan bir binayı kafaye çevirmişler, o kadar da güzel dekore etmişler ki her gün orada Murat'ın ellerinden filtre kahvemizi içmeyi ihmal etmedik :) Gittiğiniz yerin yerlileriyle konusunca oraları daha da iyi tanımış oluyorsunuz.



Feribotumuza yetişmeden önce sevgili Hasan Abi'den Zeytin ve Zeytin yagımızı almayı ihmal etmedik. Hasan Özata abi alışveriş yaparken bizi dükkanında agırladı ve  5 dakikada hızlandırılmış Trilye tarihi anlattı :) Yerlisinin dilinden Trilye tarihini dinlemek çok büyük zevk oldu bizim için. Ayrıca bizden o anda para almadı ibanım var eft yaparsınız dedi :)
Zeytinleri de çoook lezzetli, sipariş verirsek kargoyla gönderebilecegini de iletti. Bundan sonra adres belli Trilye Bahçemin Ürünleri -Hasan Abi'nin Yeri.

Trilye ve Gölyazı gerçekten görülmesi gereken yerlerden tavsiye ediyorum, dönerken de mutlaka zeytin ve zeytinyagınızı alırsınız:)
Ben Trilye'nin esnafını da pek sevdim hepsi çok konuşkan , yardımcı.. Bence Trilye onlar sayesinde bir turizm yeri olmayı başarmış..