10 Nisan 2014 Perşembe

DİDİM'DE MUTLAKA YAPILMASI GEREKENLER

2001 yılından beri Aydın-Didim'de yazlığımız var. Her yıl mutlaka Didim'e uğramaya çalışırım , başka bir yere tatile gitsek bile en azından 4-5 gün uğruyoruz. Orada çok güzel günler geçirdiğim için sanırım bende yeri ayrıdır. Eşimin de teyzesi orada yaşadığı için onun da bir bağı var , o da seviyor o yüzden. Aslında son zamanlarda Didim çok kalabalıklaştı Altınkum'da denize girmek bir hayli zorlaştı. Eğer Didim'e yolunuz düşerse önereceklerimi mutlaka yapmanız gerekiyor:)

1-Arabayla ya da araba kiralayıp  (bir çok rent a car sevisi olduğu için bulmakta zorlanmazsınız) ya da taksiyle anlaşıp, ki biz öyle yapıyoruz ,Cennet Koyu'na yüzmeye gitmek


2-Her gün saat 10:00 civarı kalkıp 17:00 civarı Didim'e dönüş yapan tur tekneleriyle tura katılmak (kişi başı 20-25 TL civarı öğle yemeği dahil içecek hariç)
 
3- Akşam üstü deniz sefasını biraz erken bitirip gün batımını Mavişehir'de seyretmek. Altınkumdan şehiriçi minibüslerle gidebilirsiniz. Gün batımını seyrederken çi börek, gözleme ,mantı üçlüsünü birlikte yemek:)
 
 
4-Tatil grubunuz gençlerden oluşuyorsa bir gününüzü Auqaparkta geçirmek. Altınkumdan ya da şehir merkezinden minibüslerle ulaşabilirsiniz. Ben Kaan'la gitmeye çekiniyorum çok güvenli bulmuyorum küçük çocuklar için.

5-Bir gün sabah kalvaltısını , Kuşadasından Didim'e gelirken içinden geçilen Akköy ya da Akyeniköy'de yapmak. Köy meydanında kahvaltı yapabileceğiniz 1-2 mekan var. Gitmişken köylülerin yetiştirdiği zeytin, zeytinyağı ve mevsimiyse taze incir mutlaka alınmalı.

6-Cumartesi günleri kurulan Didim pazarına uğramak (Devlet Hastanesinin karşısında kuruluyor yine minibüsle ulaşılabilir) Ünlu markaların çakma ama benzerine cok yakın bir sürü ürününü bulabilirsiniz. İngilizler bayılıyor. Tabi taklit ürün almak ya da almamak tercih meselesi.

7-Antik Kentlere merakınız varsa Apollo Tapınagını ziyaret etmek.

8-Sabahları sahil sakinken 3. koya kadar yürüyüş yapmak. Eğer sezonda gitmişseniz kalabalıktan akşamları pek yürüyemiyor olacaksınız.

9-Akşamüstü ya da gecenin ilerleyen saatlerinde (2. koyu hemen geçince)  Aytepe'de çay içip manzaranın tadını çıkarmak, hele bir de dolunay varsa:) Yanınızda çocuğunuz varsa orada oturuken lunaparkı göreceği için tabi lunaparka uğruyor olacaksınız.

10-Didimde gece hayatı da epey renkli, farklı müzik tarzlarına uygun bir çok mekan var. En ünlüsü Club Medusa . Ben gece hayatını çok sevmem ama ilk seneler meraktan girmiştim Medusa'ya . Didimdeki en güzel gece mekanı diyebilirim, açık hava sahil kenarı. Uğramalısınız.


11-Ağustos ayı civarı gitmişseniz taze inciri doyana kadar yemek, tatil bitiminde de kışın yemek için kuru incir satın almak.


EDİRNE GEZİMİZ

2013 Yılı Kurban Bayramı 9 gün tatil olduğu için (gerçi biz garip bankacılar pazartesi yarım gün çalıştık) hem dinlenme hem de gezme imkanı bulabildik. Edirne'ye gitmeyi ne zamandır çok istediğim için bu zamanı değerlendirelim dedik. Ben de gezi notlarımı ancak şimdi yazabiliyorum. 17:00 otobüsüyle İstanbul'dan yola çıktık ve yaklaşık 3 saatte Edirne'ye vardık. Kalacağımız yere yerleştikten sonra hava kararmış olsa bile şöyle bir dolaşalım dedik ve ilk durak Selimiye Cami oldu. Osmanlı devletine başkentlik yapmış bir şehir olarak Edirne bir çok tarihi yeri barındırıyor. Selimiye Cami gerçekten çok muhteşem bir yapı, Mimar Sinan'ın ustalık eserim dediği eseri.  Sadece Selimiye Cami'ni görmek için bile Edirne'ye gidilebilir bence. Şehir merkezinden nereden bakarsan bak camiyi görebiliyorsun.

Ertesi sabah kahvaltı yapmak için erkenden yola koyulduk (küçük çocuk anneleri erken kalktığı için güne de erken başlamış oluyorlar) Yürüyerek cepten navigasyon yardımıyla Tunca ve Meriç nehirlerini geçip Karaağaç'a giderken sağdaki kafelerden birinde kahvaltımızı yaptık. Nehirler gerçekten muhteşem:) Edirne'de yaşasam her hafta sonu mutlaka yürüyüş yapardım oralarda.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra kafenin ağaçlarla dolu bahçesinde biraz zaman geçirdikten sonra bu sefer otobüsle şehre dönüş yaptık.




Bundan sonraki durağımız II. Beyazıt Camii ve Külliyesi oldu. Yine merkezden yürüyerek gittik. Geçmişte bu külliyede hastalar müzik , su sesi ve güzel kokularla tedavi ediliyormuş. Eski tedavi odalarını açmışlar ve temsili mankenlerle tasvir etmişler. Sanki gerçekten o zamanlarda olduğunu hissediyorsun. Mutlaka gezilmesi gereken bir yer daha:)


Ardından taksiyle şehir merkezine dönüp Eski Camii, 3 şerefeli Camii, Muradiye Camii ve gündüz gözüyle tekrar görebilmek için Selimiye Camii'ne gittik. Edirne'de adım başı cami olduğu için tüm camiler nerdeyse boş ve rahatça gezilebiliyor. 

Akşam yemeği için tabi ki plan Edirne Ciğeri yemekti. Sora sora Ciğerci Kazım ve İlhan Usta'nın mekanına ulaştık. Ciğer lezzetliydi ama biraz yağlı geldi bana, çok yağlı yemeye alışık olmadığımdan sanırım. Ama yanındaki yoğurt ve kurutulmuş biber kavurması muhteşemdi. Çok acı olmasına rağmen bayıla bayıla yedik. fiyatlar da gayet makuldü. Kaan ciğeri beğenmediği için yemek bitince yan dükkandaki etli ekmekçiye girdik:)



Akşam ben Kaan'ı aldım oyun alanına gittik. Selimiye Camii'nin önünde kurulmuş olan oyun alanında vakit geçirdikten sonra  Edirne'ye özgü kavala kurabiyelerimizi de aldık. Ertesi sabah da erken saatlerde İstanbul'a dönüş yaptık.

Edirne'yi çok sevdim . İstanbul'da avcılar-beylikdüzü civarında oturanlar haftasonu Karaağaç'a sadece kahvaltı için bile gidebilirler. Anadolu yakasına geçmek için bile saatler harcanıyor. Ters istikamete gitmek daha mantıklı bence:)

9 Nisan 2014 Çarşamba

BURSA GEZİSİ

Bu sene İstanbul'a yakın yerleri gezmeye karar verdik. Arabamız yok, otobüs , minibüs ya da yürüyerek gezilerimize devam ediyoruz. Bu arada oğlumuz 3,5 yaşına geldi bizimle birlikte yürüyor artık:) Bence bu şekilde şehrin havasına daha iyi hakim olabiliyor, bir cok detayı gözden kaçırmamış oluyorsun.
Gecen seneki Edirne gezimizden sonra bu seferki durağımız Bursa oldu. Cuma akşamı 18:00 otobüsüyle İstanbul'dan yola çıktık. 23:00 gibi Bursa Otogardaydık. Otogardan sıkça kalkan merkez otobüsüne binip Heykel Duragında indik ve Otelimize yerleştik.(Efehan Hotel- Uzun araştırmalarım sonucu bulduğum otelimiz şehrin merkezine çok yakındı. )
Sabah kahvaltısından sonra sırt çantamızı alarak yola koyulduk. Yürüyerek  Ulu Cami'ye gittik. Caminin içinde bir havuz olması çok ferah bir hava yaratmış. Cami sabah saatleri olmasından dolayı boştu, güzelce dolaştık. Caminin hemen yanındaki Kozahan'a uğradık , cok huzurlu bir yer cok beğendim. Mutlaka gidilip sahlep ,çay içilmeli simit yenmeli:) Kapalıçarşıyı da gezdik, ama bir İstanbullu olarak bizim Kapalıçarşımız daha güzel tabiki:)

 
Sonra yine yürüyerek Tophane'ye çıktık Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini gezdikten sonra oturup şehir manzarasında birer çay içtik. tophane manzarasını herkes çok met ediyor ama beton görüntüsünden başka bir şey yok maalesef:(
 
Tophane'den kalkan Uludağ minibüslerine rastlayınca bir sonraki durağımız Uludağ oldu:) Teleferik bakımda olduğu için Uludağ'a minibüslerle çıkılıyor. (12 TL) Boylece muhteşem manzaraya karadan da şahit olmuş oluyorsun. Oteller bölgesine geldiğimizde bizi kenarlarda kalmış karlar karşıladı. Kaan kar diye sayıkladığı için görünce çok mutlu oldu. Telesiyejle yukarı çıktık ve muhteşem hava ve manzaranın tadını çıkardık. Kar topu oynadık. Saleplerimizi içtikten sonra da yine minibüsle şehre dönmüş olduk.
 
 
Vee sıra akşam yemeğine gelince durağımız tabiki İskender Kebabı yiyebileceğimiz bir yer oldu. Tayyare Kültür Merkezi'nin hemen yanındaki Mavi dükkan olarak geçen Kebapçı İskender'e gittik. 10 kişilik bir sıra bekledikten sonra sıramız geldi ve bol tereyaglı İskenderimizi yanında tabiki Şıra içtik. 1 porsiyon 1,5 porsiyon ve çocuk porsiyon artı 2 tane şıraya 75 TL civarı bir para ödedik.O kadar sıra beklemeye değdi mi emin değilim. Sonuçta bildiğimiz İskender ne kadar değişik olabilir ki.

Yemek sonrası Tophane'den minibüsle tarihi Inkaya Çınarı'nı görmeye gittik.Minibüsler İnkaya mesire yeri girişinde bırakıyorlar, oradan yürümek gerekiyor. Muhteşem ormanın içinden geçerek Tarihi Çınara ulaştık. ağacın çevresini çay bahçesi yapmışlar, cok güzel ve huzur veren bir havası var .Şehre döndükten sonra çaylarımızı Kozahan'da içtikten sonra yine otelimize yürüyerek gittik.
 
 
Ertesi sabah istikamet Cumalıkızık oldu. Cumalıkızık'a Kent Meydanından kalkan minibüslerle ulaştık (2 TL) Pazar günü olması sebebiyle çok kalabalıktı. Ortam çok güzel köylüler evlerinin bahçelerini kafe haline getirmiş ve kahvaltı menüsü ile gözleme servis ediyorlar. Kınalı Kar dizisinin çekildiği köymüş, ben hiç seyretmemiştim. Ama bir dizinin bir köyü bu kadar kalkındırdığını görmek gerçekten hayret verici.Biz Şerife Abla'nın yerinde gözlemelerimizi yedikten sonra , köy meydanındaki tezgahlardan çilek reçelimizi de aldık ve dönüş yoluna geçtik. Tekrar minibüsle Kent Meydanı'na döndük.
 
Oradan da yine minibüsle Bursa Hayvanat Bahçesi'ne doğru yola çıktık. Hayvanat Bahçesi gerçekten muhteşem bir sürü hayvan çeşidi var kesinlikle görülmesi gereken bir yer:) Kaan da bayıldı hayvanlara, biz bile hiç görmediğimiz hayvanları görmüş olduk.

 
Hayvanat Bahçesi'nden direk olarak Otogara geçtik. Akraba ve dostlarımıza Kestane şekerlerini paket yaptırıp 13:15 otobüsü ile İstanbul'a dönmüş olduk. Mart ayı olmasına rağmen şansımıza hava çok güzeldi , böylece muhteşem bir haftasonu geçirmiş olduk:) Arabanız olmaması gezginci ruhunuzu sakın engellemesin , biz yanımızda oğlumuzla bile gidiyoruz her yere.