21 Kasım 2017 Salı

TRENLE ANKARA MACERASI

Ekim 2017


Zaman Eylül'de bir Haftasonu :
Yücel: Ankara'ya Anıtkabir'e mi gitsek
Esen: Olur ama bence trenle gidelim, eğlenceli olur..


Vee tabiki hemeen tren biletleri alınır. Bu sefer canım annem de gezimize katıldı. Çok da güzel oldu :) Bir cumhuriyet kadını ve Atatürkçü olarak annemsiz bir Anıtkabir gezisi düşünülemezdi..



Asya İzmir Marşını ve İstiklal Marşını söylüyordu evde sürekli.. Allahım 2,5 yaşında bu çocuk çok zeki mi ne :) "Adın yazılacak mücevher taşaaa" kısmını bile söylüyor düşünün yani :)
Tabi zekilikle ilgisi yok bu durumun örnek aldığı bir abisi olduğu için onun ağzından çıkan her türlü şeyi ezberliyor :) Çocuklarla anıtkabir ziyaretinin vakti gelmişti bence :)


Tren biletlerini uygun bir haftasonuna aldık.Alttaki linkten biletleri alabilirsiniz.





Cumartesi sabah gidiş akşam dönüş.. Gece kalmak istemedik. Yetişkin ücreti gidiş dönüş 110 TL'ye denk geldi.Kaan'a 70 TL ödedik. Asya'ya kucakta olduğu için ücret almadılar.
Trenimiz sabah 06:35 'te idi.Tabi Vip servis ayarladık Avcılar'dan Pendik'e gitmek için.
Pendik Hızlı Tren Garı çok küçük, oturma alanı müsait değil. Tren saati gelmeden sizi trene de almıyorlar. Bir sürü insan ayakta beklemek zorunda kaldı. Tren saatine yakın gitmek lazım.
Trenler rahat. Biz ortasında masa olan 4lü koltukları seçtik ki sohbet ede ede gidelim. Seyahat ederken kalkıp dolaşabilmek de büyük bir konfor. Trende bir büfe var ama yiyecek bir şey bulamazsınız, yiyecek yüklemesi Ankara'dan yapılıyormuş.. Yanınızda sandviç ,yiyecek mutlaka bulundurun. Biz sandviçlerimizi hazırladık çayımızı trenden aldık. Seyahat esnasında içecek arabaları dolaşıyor.

Tren çok hızlı değil arada hızı 250 km'ye falan çıkıyor. Ama yolculuk eğlenceli çevreyi seyrederek gidiyorsun. Bir gün de mutlaka Eskişehir'e trenle gitmek istiyorum. Altta tren saatleri ve duraklarını bulabilirsiniz.












11:00 gibi Ankara'ya indik. Direk olarak taksiyle Anıtkabir'e gittik. Tren Garı Anıtkabir'e çok yakın. Hava güzelse vaktiniz de varsa yürünebilir bile. Kaan ve Asya Atatürk'ü ziyaret edeceği için çok heyecanlıydı.. Hava da şansımıza güzeldi, rahat rahat gezdik. Anıtkabir'e giriş ücretsiz.







Biz tam girdiğimizde askerlerin nöbet değiştirme töreni vardı:) Kaan hemen askerin yanına geçip selamını verdi. Zaten ne zaman fotosunu çeksem hemen asker selamı veriyor :)

Anıtkabir'in içinde ayrıca müze var . Atatürk'ün kıyafetleri, tarihi maketler vs..





Vee ünlü Aslanlı Yol :)



Güzel huzurlu bir geziden sonra sıra yemek yemeye gelmişti. Ankara'ya gideceğim ne yiyeyim diye sorduğum bütün arkadaşlarım ASPAVA tabiki diye cevap verince allah allah nedir bu ASPAVA dedim. Aslında "Allah Sağlık Para Afiyet Versin Amin" demekmiş :) Bir yemeğe verilebilecek en güzel isim değil mi:) Biz arkadaşımın önerisiyle Küçükesat'taki Meşhur Özçelik Aspava'ya gittik. Aspavanın özelliği soslu dürüm değil aslında kesinlikle ikramları :) Sen sadece dürümü ısmarlıyorsun gerisine karışmıyorsun.. Soslu Patates Kızartması, Çiğköfte,Salata, Kaşarlı Mantar, Cacık..  Allahım o nasıl güzel bir salata :)





O kadar acıkmışız ki aklımıza fotoğraf çekmek gelmedi :( Yalnız bu fotoğraflar kalmış..





Yemeğin ardından da Trileçe ve Dondurmalı İrmik Helvası ikramı var.. Her ikisi de gerçekten çok lezzetliydi. Biz bu ikram sistemini çok sevdik :)


Biraz enerji depoladıktan sonra istikamet Birinci Meclis oldu.. Birinci Meclis Binası müzeye dönüştürülmüş. Çok da güzel olmuş. Orada görev yapan Cumhurbaşkanları ve Başbakanların odaları korunmuş. İnsanın tüyleri diken diken oluyor :) Zafer işaretiyle Birinci Meclis Girişi :)



Kürsüden görünüm



                                                        Meclise konuşma yapılan Kürsü:)


Üst balkondan Meclis


Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin önünde minik Asyam :)


Meclisi de gezdikten sonra biraz da çocuklar eğlensin diye Gençlik Parkı'na gittik.


Manzara çok güzel değil mi:)


Güzel vakit geçirdikten sonra artık dönme vakti gelmişti. Karnımız çok aç değildi. Ama trende mutlaka acıkacaktık. Biz de meşhur Ankara Simidi peynir, meyve suyu vs alıp trende yemeğe karar verdik.
Ankara garına gittik. Hızlı Tren Garı hemen Gençlik Parkı'nın arkasında. Eski gar da yanında malesef Gar Patlamasının da olduğu yer :(
Tren garı o kadar güzel ki geniş bir AVM gibi bir sürü dükkan ve restaurant var.Bir çok havalimanından daha güzel.. Bekleme odaları gayet geniş ve ferah. Migros da var.. Güzel zaman geçirip yolluk bir şeyler de alabilirsiniz..



Biraz dolaştıktan sonra en son trenle İstanbul'a dönüş yoluna geçtik..

Günübirlik trenle gidiş-geliş Ankara turu bize çok iyi geldi.. Tren bence çok konforlu ve eğlenceli çocuklar da çok sevdi.. Denemelisiniz mutlaka :)





23 Ekim 2017 Pazartesi

KONYA-MEVLANA- FİHİ MA FİH




EYLÜL 2017


Senelerdir eşimin ailesini ziyarete Konya-Beyşehir ilçesine gideriz. Ama hiç Mevlana'ya gitmişliğim yoktu :)
Merak da ediyordum ortamı. Bu sene kurban bayramında son gün uçağımız akşamdı. Biz de sabahtan Konya'ya gidelim Mevlanayı şehri dolaşalım dedik. İyi de yaptık.
Sevgili okur aslında bu bir Konya gezi yazısı değildir.Evet Mevlana'ya gittik, Kelebekler Vadisi'ne gittik ama benim yazımın özü gittiğimiz ve bayıldığımız Somatçı FiHiMaFih Restaurant olacak.


Sabah Beyşehir'den Konya'ya geldik.Otogardan Mevlana'nın oraya tramway var. Alaaddin durağında inip aynı yerden tramway değiştiriyorsunuz.Şehirde bir yerden bir yere gitmek gayet kolay. Üniversite olunca şehri baya bir geliştirmiş. Tramway'a binip biraz da yürüdükten sonra Mevlana'ya gittik. Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığından beri Mevlana Türbe ve müzesini ziyaret ücretsizmiş. Keşke olmasaymış:( Bir de tatil olmasından kaynaklı epey kalabalıktı. Şehirdekiler bedava diye günde bir kaç kez gelebiliyorlarmış :( Dualar ettik. Müzeyi gezdik. Mevlana ve hocası Şemsi Tebriz'e ait kıyafetler , araç gereçler muhafaza edilmiş. Çok kalabalık olduğu için ben biraz sıkıldım açıkcası ama orada olmak yine de güzeldi.




Eski bir Kuran



Türbenin içi











Konya'ya gitmeden Foursquare'den ünlü restaurantalara bakmıştım.Listede çıkanların çoğu Etli Ekmekçilerdi. Zaten Mevlana ve çevresinde bir dolu Etliekmekçi var.
Türkiye coğrafi yapısından dolayı bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir ülke. Selçuklu, Bizans, Osmanlı hep bu topraklarda yerleşmiş. Arkadaşım o kadar medeniyetin gelip geçtiği bir yerde sadece etliekmek, kebap vs mi vardır. Mesela Ege kasabasına gidiyorsunuz kebapçı, dönerci.. Bir sürü güzel yemeğimiz varken :( Neyse dostlar Foursquarede karşıma çıkan Somatçı FihiMafih Restaurant ilgimi çekti. Yücel'e de bahsettim, gidelim deyince aramaya başladık. Bu arada Restaurant eski adresinde değil, sorduğumuz insanlar bizi başka bir yere yönlendirmişti ama aslında yeni yeri Mevlana'nın hemen arkasında bir otopark var onun arkasında. somatçı sofra demekmiş. Fihi Ma Fih ise Mevlana'nın meclisteki konuşmalarından derlenen bir kitabın adı. "Ne varsa onun içinde var" anlamına geliyormuş. Restaurant 2 katlı bir konakta hizmet veriyor.






İçerisi çok güzel dekore edilmiş. Girişte bizi karşılayan tablo ve sözün güzelliği :)



İçerden kareler:)






Yerimize oturduk. Garson menüleri dağıttıktan sonra bize Selçuklu kültürü ile alakalı çok güzel bilgiler verdi. Yapılan yemekler o zaman nasıl yapılıyorsa o şekilde yapılmaya devam ediliyormuş. Yemeklerde domates, patates gibi o dönemde bulunmayan ürünler yok. Tereyağı yok. Sadece biber salçası kullanılıyormuş. Mevlevi kültürünü de yansıtmışlar yemeklerine. Yemek öncesi hoşgeldin ikramları mevcut. Şükür Tabağı, Sirkencübin, Mastave, Susamlı bulgur aşığı, Gül şerbeti ikram ediyorlar.   
Sirkencübin Bal ve sirkeden oluşan bir içecek.Mevlevi mutfağında tüketilirmiş. Serinletici özelliği de olan sirkencübin hazımsızlığa, şişkinliğe, sindirim rahatsızlıklarına iyi gelirmiş. Yemekler rahat yensin hazımsızlık olmasın diye önden ikram ediliyor.



Sonrasında diğer ikramlar geliyor. Şükür Tabağı:)



 Ortam, hizmet verilen bilgiler o kadar güzel ki. Mevlana Türbesinde yakalayamadığım huzuru burada yakalıyorum:) Biz başlangıç olarak Tutmaç Çorba, Ispanaklı Sütlü Börek ve Safranlı Bademli Bulgur pilavı aldık.

Çorba :)


Ispanaklı Sütlü Börek ve Safranlı Bademli Bulgur Pilavı:




Ana yemek olarak da ben İncirli Et, Yücel Tava Kebabı, Kaan da Bademli Köfte aldı.

İncirli Et :) Allahım bu nasıl bir lezzettir böyle. Eti ayrı güzel incirin verdiği tat ayrı güzel.. İnanılmaz başarılıydı.




Bademli Köfte:) Köfte de başarılıydı. Ayrıca sunum da muhteşem :)




Tava Kebabı:) Bir incirli et olmasa da et çok güzel pişmişti.



Ardından sıra yine dönemin ruhuna uygun olarak yapılan şekersiz tatlılardaydı.

İncir Tatlısı :) Tabaktaki Semazen görüntüsüne dikkat




Badem Helvası :) Tabaktaki Helva dünyayı (Semazen dünyanın etrafında dönüyor) temsil ediyormuş. Sosla yapılan 5 nokta ise  İslamın 5 şartını temsil ediyormuş. Garson her yemeği getirdiğinde bize yemeklerle, kültürle ilgili bir sürü bilgi veriyor.






İki tatlı da gayet lezzetliydi. Üstüne çaylarımızı da içtik ve çok memnun bir şekilde Restaurant'tan ayrıldık.
Verilen emeğe, özene buradan da bir kere daha teşekkür etmek isterim Türk Turizminin böyle değişik tatlara ihtiyacı var :)





21 Eylül 2017 Perşembe

MARMARİS SELİMİYE




TEMMUZ 2017






Palamutbükü'ndeydik. Bazı gezi sitelerinde Selimiye o kadar çok övülüyordu ki Selimiye'ye gitmeyi çok istiyordum. Palamutbükü'nden Marmaris'e her gün sabahları direkt minibüs de olunca hadi gidelim dedik. Bizim tatiller böyle spontane gelişiyor ve bu kafayı çok seviyorum :) Allahtan Yücel de benim kafada çocuklar da 18 yaş altı olduğu için bize uymak zorundalar şu anda  ha ha :)


Palamutbükü'nde geçen muhteşem 3 gün sonrasında sabah minibüsle Marmaris'e yola çıktık. Selimiye kavşağında inip Marmaris-Selimiye minibüsüne bindik. Bozburun minibüsü de Selimiye'den geçiyor ama içine girmediği için yürümek gerekiyor. Bu blogda himzette sınır yok demiştik :) İşte minibüs saatleri:)






Selimiye'ye gidip Maviş Bungalov adlı bir otele yerleştik. Odayı çok beğenmedik küçük ve havasızdı klima var hiç olmadı açarız deyip hemen üstümüze değişip sahile doğru koyulduk. Selimiye güzel bir ege köyü. Son zamanlarda her yerde olduğu gibi betonlaşma orada da yaygın. Sahil şeridi boyunca oteller restaurantlar var ve iskeleler mevcut. Biz Lipsos Restaurant'ın iskelesine yerleştik. Manzara güzel ortam güzel:)  Sonra tabi hemen denize atladık.. O da ne ? Deniz gayet pis :( dibe dalıyoruz gözlükle hiç bir şey göremiyoruz :( O kadar çok tekne gelip demirlemiş ki denizi mahvetmişler. Beni yakından tanıyanlar bilir denizi ve yüzmeyi çok severim.. Bu duruma gerçekten çok içimiz acıdı :( Hele ki Palamutbükü ve Knidos'un mis denizinden sonra gerçekten acayip bir hayal kırıklığı oldu:(
Mekan ve doğa çok güzel olduğu için canımızı çok sıkmamaya çalıştık.Restaurantın iskelesinde gününü geçirdiğinde yediğini içtiğini ödüyorsun. Fiyatlar da o kadar pahalı değil. Hepimiz öğle yemeği yedik 80 TL idi.. Sonuçta iskeleyi de kullanıyorsun gayet iyi fiyat :) Başka restauranlarda belli bir giriş ücreti alıyorlarmış, 40 TL gibi eğer yediğin içtiğin 40 TL'yi geçerse ayrıca bir şey ödemiyorsun.

İşte oturduğumuz iskele. Denizde kafasını gömmüş olan da Kaan. İskeleden atlama şansı olduğu için Kaan buraya bayıldı zaten..


Sonrasında Selimiye sahilini boydan boya yürüdük.. 
Sahil şeridi


Şirin kafeler:)





                       Ünlü Badem Mantı:) Biz tadına bakmadık ama önerenleri duydum güzelmiş.



Hediyelik Dükkanı :) Muhteşem değil mi..



Dondurmaccide çok farklı dondurmaların tadına baktık. Acılı dondurma, tuzlu karamel dondurma :) Kaan da minik gurme olduğu için farklı tadları denemeyi çok seviyor. Tabiki anne oğul değişik dondurmaları denedik :)Ben daha önce duymamıştım İstanbulda da varmış Dondurmacci. 





Sonra iskele deniz, şezlong üçlüsünde vakit geçirildi:) Arada kahve içildi :)


Sonrasında otele dönüp akşam yemeği için hazırlanmaya giriştik. Bu arada Selimiye'de 2 gece kalmayı planlamıştım ama ertesi gün dönmeye karar verdik. Denizi çok beğenmemiştik, oteli çok beğenmemiştik. Geziyorsun tozuyorsun da nihayetinde anne yazlığında da biraz dinlenmek istiyorsun :) Canım annem , babam biz memnun kalalım diye ellerinden geleni yapıyorlar.. Otel sahibine durumu bildirdik adama baya bozuldu, nedenlerimizi de açıkladık halbuki..
Gezdiğimiz yerlerde yöresel bir şeyler yemeyi çok severiz. Her yerde saçma sapan kebapçı oluyor , arkadaş güzelim egenin bir sürü otu ,zeytinyağlısı var. Akşam yemeği için Beyaz Ev Restauranta gittik. Ortam güzeldi. Ortaya karışık bir şeyler aldık, ayrıca ana yemek de arnavut ciğeri aldık. Fiyatlar uygun değil. Bence gereksiz pahalı. Küçük zeytinyağlı tabakları 12 TL, büyükler 17 TL.
Ama lezzetliydi gerçekten  

Ortam böyle :)





Vişneli Bamya:)


Girit Böreği ve Kabak Çiçeği Dolması:)



Yemeğin ardından sahil değil de köyün arka kısmını yürüyüşe çıktık . Ve tam da zamanıymış :) Selimiye'de güneş batımı muhteşem oluyormuş :) biz yürüyoruz öyle;birden Kaan anne güneşe bak dedi :) Bir baktım zaten hekes fotoğraf çekme peşinde.







Köyden manzara.. Tepelere doğru evler yapılmaya başlanmış. Zaten tepelerde oteller de var..





Selimiye sahil girişinde tabelalar :)



Hediyelik eşya dükkanından bir kare :)



Öneri üzerine dolaştıktan sonra tatlı yemeye yine sahilin arka kısmında olan Losta Tatlıcısına gittik. Keçi peynirli Losta Tatlısı yemeye :) Losta Selimiyenin eski ismi.. Bazen düşünüyorum da eski isimler kalsaydı daha mı cool olurdu :)


Değişik lezzetleri denemek çok güzel . Asya Yücel'in kucağında uyuyakaldığı için o yiyemedi tabi :(






Artık otele gidip uyuma vakti gelmişti. Odadaki  klima çalışınca acayip ses yapıyordu ayrıca oda da çok küçüktü :( Pek memnun kalmadık anlayacağınız :(
Ertesi sabah kahvaltı yapıp otelden ayrıldık. Bahçesi ve kalvaltı idare ederdi. Biz otelden ayrılırken bize iki gece kalacağız dediğimizdeki günlük fiyattan daha fazla para istedi otelin sahibi. Bir gecelik ücret böyleydi dedi, ki daha önce böyle bir bilgi vermemişti :(


Yine Lipsos Restaurant'ın iskelesine gittik. Orta halli denize girdik.  İskelede kahvelerimizi içtik..

 
Restaurantın duşluğu ve üst değiştirme bölümü de vardı duşumuzu alıp üstümüzü değiştik ve Marmaris minibüsüne binip Marmaris'e gittik. Marmaris -Didim otobüsü akşamüstü olduğu için Marmaris Merkezi de gezme şansımız oldu.
Marmaris sokakları :)



Sonuç olarak Selimiye aslında çok güzel bir yer ama biz her yeri mahvettiğimiz gibi orayı da mahvetmişiz.. Bir kere bence köye araba alınmamalı. Sürekli vızır vızır araba geçiyor..Yüzde 90 da 34  plaka :) Allahtan sahil şeridi dar da  araba giremiyor.. Selimiye'de eczane yok ama iki tane Migros Jet var.. Teknelere botla hizmetleri mevcut.. Sahil şeridinde bazı otellerin fiyatları çok pahalı :( Oda başına 600 TL olan oteller var.. Tamam butik otelciyiz arkadaşım ama oda+kahvaltı bu fiyat da çok yani :( En önemlisi tabi demirleyen tekneler denizi öyle bir pisletmişler ki .. Selimiye'ye sezonda gidilmez bence :( Ya da deniz için merkeze uzak yerler denenebilir. Biz gitmedik açıkcası..

Neyse dostlar bir dahaki geziler ve yazılarda buluşmak dileğiyle :)